Perşembe

"Bana gelen her ayna mutlaka sergilenecek"



Türkiye’de ve belki de dünyada bir ilk olan projen “Aynalarımı İstiyorum” adını taşıyor. Çalışmanın adından başlayarak sohbetimiz ilerlesin istiyorum..

Bu proje, konusunu yaşantımdan alan bir izdüşüm. Aynalar kelimesi ise yansımalarımı istediğim noktada seçtiğim eyleme denk geldiği için seçildi. Yansıma tanımına denk geldiği için seçtim de diyebilirim. Bir anlamda projenin adında paradoksal bir ayna çağırışımı olduğunu da düşünüyorum. Çünkü hayatımın özneleri çağrıya ulaştıklarında bana bir ayna, salt benim onlardaki yansımamı yollamış olmayacaklar. İlanda da açıkladığım karar gereği, bana yolladıkları yansımalar yani “aynaları” hiç tanımadıkları binlerce insanın gözü önünde sergilenecek. Dolayısıyla bunu nasıl yaşayacakları ya da yaşayacağımıza dair bir öngörüm de yok.

İlanı duyurmak için öncelikle gazetelerle ilişki kurduğunu biliyorum. Karşılaştığın sorunlar yüzünden mi vazgeçip Internet'i ilk duyuru aracı olarak kullandın?

Evet. Çünkü gazetelerde destek ilanı yayınlatmanın gerçekçi bir düş olmadığı bana öğretildi. Editörler, yazarlar ya da gazetenin diğer birimleri benimle gönül bağı kurarak desteklerini koysalar da icra heyetleri, reklam müdürleri ilanı yayınlamaktan yana olmadılar. Benim talep ettiğim bu desteğin başka sanatçıların projelerine isteyecekleri yeni isteklere yol açabilir çekincesi, sanırım temel nedendi. Ama nedense, “olmaz, yayınlanamaz” yanıtı hiçbir zaman net olarak verilmedi. Sonuçta ilanı ilan olarak yayınlayamadım ve projeyi İnternet üzerinde duyurmaya karar verdim. İlanı çokça insana ulaştırabilmek için bir veri bankasıyla Türkiye’deki tüm İnternet kullanıcılarına ulaşmaya çalıştım. 50-60 bini aşkın e-mail adresine bu ilanı yolladım. Gönderdiğim her kişiden bu maili kendi adres listesindeki kişilere yollamalarını istedim. Yeni yeni anlıyorum ki net üzerinden hiç ummadığım kadar geniş kitlelere ulaşmışım. Ardından çeşitli sitelerden bana destek olmaları için sayfa vermelerini isteyerek yola devam ettim.

Dilersen projenin konsepti üzerine konuşmaya başlayalım. Etkinlik nasıl bir kurguya sahip?

Öncelikle projeyle ilgili şunu söylemek istiyorum: Bu proje yapısı gereği, ön hazırlığı, amacı ya da beklentisi nedir gibi soruları cevaplayamayacak bir çalışma. Tamamen kurgusuz bir proje çünkü. Kabul edersin ki oldukça sıradışı bir çağrı bu.. Doğal olarak hırpalayıcı bir sürece davet çıkaran bir çağrı. Bir anlamda özel hayatıma saldırıya açmış oluyorum bu davetle. Hayatımda ilk defa bu denli kurgusal olmayan bir projeye kalkışıyorum ve çağırdığım şey hayatımın tüm özneleriyle bir tür yüzleşmeyi beraberinde getiriyor... Bu ne demektir, neyi getirecektir, neye dönüşecektir, nasıl bir sergi olacaktır sorularının cevabı henüz bende de yok. Baştan beri emin olduğum tek nokta şu: Eğer ki hayatımın tüm özneleriyle yüzleşmem söz konusuysa dışarıda kalması gereken tek özne ben olmalıyım. Bu projede benim devre dışı kalmam bu etkinliğin tek samimiyet koşuluydu. Bu yüzden hayatımın öznelerini, yüreklerinde bana dair taşıdıklarını aktaracakları alanda yalnız bırakmam gerekiyordu; yalnız bıraktım.

Aynalarını İsteyen, yansımalarını arayan sana şimdiye kadar ne tür tepkiler, ne çeşit sorular ulaştı?


Nasıl bir şey istediğimi ya da hazırladığı şeyin bana ve bu projeye ne kadar uygun olduğunu tartışmaya kalkan çok kişi oldu. Bana ulaşan öznelerimle konuşmaya şöyle giriyorum “Paylaşmak istediklerini benimle çekinmeden paylaşabilirsin, sormak istediklerini de sor, ama benden asla yorum bekleme” Çünkü bu tümüyle onların yalnız yapacağı bir yolculuk. Bu noktada bana göre diye bir tanım yok. Sadece sana göre diye bir tanım var. İlanda ulaştığım her kişi bana göndereceği aynanın kalabalıklarca görülecek bir sanat nesnesi olacağını biliyor. Bu konuda yaşayacağı bir çatışma varsa bunun çözücüsü de yine kendi olacaktır. İlginç bulduğum başka bir nokta beni hiç tanımadığı halde projeyi anlamak üzere soru soran maillerin gönderilmesi. Bunun dışında 100’e yakın destek e-maili aldım. İlanı cesur bulanlar, kıskandırıcı bulanlar, teşhirci bulanlar, ürkütücü bulanlar, romantik bulanlar, hüzünlü bulanlar oldu.. Güzel olan bu söylenenleri duyduğum insanlardan duymaktan korktuğum kimi tariflerle karşılaşmamamdı. Sözgelimi medyatik bulunsun asla istemiyordum.

Sana yansımalarını ulaştıracak her kişi, diğer bir değişle “aynan” bu etkinlikle projenin bir anlamda ortağı oluyor..

Evet. Etkinliğin önemli bir tarafı bu. Başta bunun bir sanat etkinliği olduğunu belirtirken önemli bir noktayı vurguladığımı sanıyorum.. Olanca samimiyetimle olanca samimi yansımalarımı aradığımı duyuruyorum. Böylelikle Hakan Akçura’yı anlatan nesneyi yaparak sergime katılacak kişiye bir sanat eserini yaratma yetkisini de vermiş oluyorum. Bir yeterlilik ve yapabilirlik durumunu da sunmuş oluyorum yani..

Sana ulaşan “Aynalar” nasıl bir yolla sergiye dahil olacak?

Bana gelen her ayna mutlaka sergilenecek. Bana gönderilen beni anlatan her ayna, her yazı, her çizgi, her ses gönderiliş sırasına göre ve hiçbir sansür görmeden sergideki yerini alacak. Geriye sadece sunum için yapılması gereken çalışmalar kalacak. Sözgelimi bir ses kaydıyla bana ulaşan “ayna” bir kulaklığa bağlı halde sergide gelenlere sunulacağı gibi okumak isteyenler için çözülüp yazılı halde de sergiye dahil olacak. Bana gönderilen çalışma bir kaide üzerine oturtulması gerekiyorsa bir kaidede yer alacak. Böylelikle bana ulaşan aynalar izleyenlere aynı zaman diliminde aynı mekanda ulaşmış olacak. Bütün bunlar yapılırken hiçbir ayna ilk halinden başka bir hale dönüşmeyecek..

Varolan kurgunun içinde sergiye kendinden bir eser (obje, yazı, resim) katmak konusunda bir düşüncen var mı?


Benden tek bir obje ya da tek bir satır yer almayacak sergide. Epey uzun zamandır fikrin kendinin, kavramın kendinin sanat sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu etkinlikte konseptin kurucusu olarak, bu yöntemin çizicisi olarak ve bizzat serginin sahibi olarak sergide yeralacağım. Serginin çağrısını yapan, sergiyi sergilenmeye hazır hale getirmek için çalışan ben olduğum halde benden bir satır yazı dahi olmayacak. Ayrıca bu sergiyi bir kitap haline getirmeyi de planlıyorum. O kitapta da bana ulaşan aynalarım dışında benden hiçbir şey yeralmayacak.

20 kadar ayna aldığını biliyorum. Sadece birkaç günlük bir duyuruyla oldukça iyi bir sayı. Merak ettiğim şu: Sana ulaşan aynalar arasında ismini kullanmak istemeyen kişiler var mı?

Elbette var. Herkes bu hakka sahip. İsteyen ismini belirtebileceği gibi göndereceği aynayı kendine dair bilgiler olmadan da gönderebilecek. Hatta yazmak istemeyenler için bir telesekreter 27 kasım’a kadar devrede olacak..

İlan metni nasıl oluştu?

İlan metni ilk halinden yaklaşık altı kez kısaltılarak bu haline getirdim. Hayatımdaki dolaylı ya da dolaysız tüm özneleri tarifleyecek bir toplama ulaşmak istedim. Yazı böylesine bir işe kalkışan bir sanatçının hayatının nerelerde geçmiş olacağına dair fikri, tanıyan ya da tanımayan herkese vermeyi yöneltmeyi de hedefliyor.. Bütün bunları yaparken sansasyonel olmamaya, hissedilmesine çalıştım. Bu nedenledir ki gönderilecek hiçbir aynayı birinden daha az ya da daha çok merak etmememin nedeni samimiyetimdir.

Etkinliğe ulaşacak aynaların son gününün doğum günün olan 27 Kasım’a denk gelmesi tesadüf değil herhalde...


İlanın ilk halinde serginin açılış günü olarak yeralıyordu bu tarih. Bir sergi için mekansal ve zamansal konularla boğuşabilmenin bazı kuralları var. Mekan seçimini yapmak için neyin sergisini açacağımı bilmemin gerektiğini farkettim. Geleceklerin niteliği, boyutu, sayısı ve ne olduğunu bilmek, yeri ve zamanı bilebilmemi sağlayacak. Henüz bu konuda netlik taşımamam nedeniyle başlarda sergi açılışı olarak belirlediğim tarihi son gönderme tarihi olarak değiştirmiş oldum. Böylelikle “aynalar” yaşgünüme kadar bana ulaşacak.

27 Kasım günü eline ulaşan sanat nesnelerinin nitelikleri ya da içerdiği duygusal izdüşümler nedeniyle sergiyi yapmaktan vazgeçebilir misin?

Sanmıyorum. Gerçi hayatta ne olup ne biteceğinin garantisi yok. Böylesine bir çağrıya karar vermek, bunu sonuna kadar götürebileceğime dair bir iç sesin, bir iç duyumun sonucu gelişti. Bunu alt edebileceğime karar vererek yola çıktım. Bu işe kalkışmaktaki isteğimi korusam bile, gelen aynalar arasında başedemeyeceğim bir aynayla karşılaşma ihtimalimin olabileceğini biliyorum. Böylesine bir şey olursa bunun bana dair bir sonucu olsa da sergiye dair olmaz.

Derya Oyanay’ın sanatçıyla yaptığı röportaj (ntvmsnbc.com)

Hiç yorum yok: