Perşembe

Cumhuriyet: "Aynalarla gizemli bir hayat oyunu"

Cumhuriyet Gazetesi'nden Özlem Altınok'un sanatçıyla yaptığı ve 21 Haziran 2001 günü yayınlanan söyleşi:

Hakan Akçura, yaşamındaki tüm öznelerden, onlardaki yansımalarını toplamayı talep etti
Aynalarla gizemli bir hayat oyunu

Özlem Altunok

Hakan Akçura’nın Temmuz 2000’den bu yana, başta internet olmak üzere, çeşitli haberleşme yöntemlerini kullanarak yaşamındaki tüm öznelerden, onlardaki yansımasını istediği çağrı metni “Ben Hakan Akçura … Aynalarımı İstiyorum!” cümlesiyle başlıyordu. Dulcinea’da 30 Haziran’a dek sürecek olan sergiye sanatçı, “beni, bana, benden, benimle, benim” kişisel sözcükleriyle başlayan ve yüzlerce eylem içeren, yaşamına herhangi bir şekilde girmiş tüm insanlara sesleniyordu. Sergi açılmasına karşın bir yandan da süren katılım sürecinde aynalar; fotoğraf, anlatı, mektup, resim, animasyon, video, müzik, heykel gibi çeşitli biçim ve içeriklerden oluşuyor. Mekan, geliş sırasına göre, müdahale edilmeden, sadece sunulabilir hale getirilmiş biçimde aynalarla kaplı. Akçura, küçük bir hayat oyunu gibi algıladığı “Aynalarımı İstiyorum” projesini,
“sanat oyunu değil, bir sürü insanın bir sürü insana söylediklerini dillendirdiği, sahici bir proje” olarak tanımlıyor.

E-maillerle çoğaltılan çağrı metniyle elli bin kişi bu etkinlikten haberdar olmuş. Akçura’nın çıkış noktası ise yaşama sevincinin azaldığı bir yerde, sadece hayata aktarmak istemek olmuş:
“Hayatım boyunca herkesin aynası oldum ben, kurban hali bu belki, ‘bugün ölsem gam yemem diyeceğim’ bir doygunluk noktasında zorluk çeken bir insanın başlangıcıydı ‘Aynalarımı İstiyorum’.”

Serginin oluşum süreci, sergilemenin önüne geçen bir yoğunluk içermiş. Sergi, Akçura’nın aynasına sahip olanların yanı sıra onu bu çağrıyla tanıyan insanların katılımıyla da genişleyen bir çerçeveye taşınmış.
“Bu kadar sıfırlandığım, hareketsizleştiğim, yaşama sevincimin azaldığı yerde, dokuz ay boyunca 3 bin insanla bizzat bir iletişim kurdum. Reel hayatla paralel giden sorunlar, serginin oluşum sürecine yansıdı. Mailleri okumadığım, posta kutumu açmadığım dönemler oldu. İnsanların yaratım adına bir şeyler ürettiği, üstelik de çok öznel bir yerden, kendilerini sorgulayarak gelişen süreçte, herhalde bu tür kaygıların en az yüz tanesinin üretim süreciyle, sancılarıyla ilgilendim. Hiçbiri için bir yorum sunmadım, teknik yardımlar dışında hiçbir çağrılarına cevap vermedim.”

“En politik işi yapıyorum”

“Aynalarımı İstiyorum” narsisist ve benmerkezci bir girişim olarak tanımlanmış ve tepkiler de almış. Gereksiz bir çoğalma olduğunu düşünen insanlar da sergi oluşumunda tepkilerini dile getiren yazılarla sergiye dahil olmuşlar. Farklı yaklaşımları değişik açılarla sunan sergide, yansımaların çeşitliliği, bir kişinin aynası olmaktan çıkarak sosyolojik bir boyuta taşınıyor.

“Aynaların yansıma açıları ve yansıttıkları şeyin niteliği de farklı. Kimisi bana kendimi, kimisi ötekilere kendini, bazıları kendi içindekileri ötekilere, kimisi ötekiler içersinde olması muhtemel bir diğerine kendini yansıtan aynalar. Özellikle küfür diliyle bana saldıranlar başta olmak üzere 40 kadar tanımadığım katılımcı var. İsmen izleyicinin kim olduğunu bilmediğiniz, lakabıyla benim bildiğim isimler var. Hemen hemen her dönemimden ayna yeralıyor burada.”


Hakan Akçura, yaşamda politik aktivizm adına hemen her şeyi yapmış olduğu halde, en politik işini şimdi yaptığını düşünüyor. Yollanan aynaların çoğu da yine o döneme ait.

“Bence serginin becerdiği en büyük şey, bu kadar egosantrik bir merkezde kurulmuş olan önermenin kendisinin bu kadar anonim olabilmesi. Çağrı metnindeki 400 tane edimin hepsini yaşayıp yaşamadığım da soruldu. Evet, yaşadım, ama bütün bunları yaşarken de yalnız değildim. Türkiye’de bunları yaşayan binlerce insan vardı. Bunlardan birisinin de aynası olabildiysem, buna sevinirim.” Kendi aynalarından yansımaları toplayan birinin kendisiyle olan olan hesaplaşması izleyiciye ne verir sorusuna karşılık cevabın biraz da 30 Haziran’a dek sürecek olan sergide gizli olduğunu söylüyor Akçura. Çünkü aynı zamanda kitap olarak yayınlanacak olan sergi malzemeleri, sergi sonuna dek katılıma da açık. “Bilemidiğim bir etkilenme biçiminin varolduğunu sergiye gelenlerden gözlemliyorum. Buradaki aynaların içeriklerini, aktardıklarını, hayatta kendileri için sonuçlanabilir bir olanak alanı olarak görebilen bir varoluşu izliyorum. Sergi bitmeden ayna getirebilir miyim, diyen insanlar oluyor. Daha 30 Haziran’a kadar birikebilecek bir şeyin üzerinden konuşuyoruz.”

Sıfır olma hali taşıyan tavır

Kendisini çıplaklaştırdığı, çağırdığı ve deşifre ettiğini düşünüyor sanatçı, sergisiyle. Bir sıfır olma hali taşıyan bu tavrın geride ne bıraktığı ise bir giz:

“Sadece sanat etkinlikleri adına değil, aynaların adına da tehlikeli bir şey söyleyeceğim. Ben onların sandığı yerden aynalarımı ne kadar istiyordum tartışmalı bir şey bu. Aynanın binlerce tarifi var burada, bence aynayı sorgulayan, kendi iç akışının cevabını bulabilmiş aynalar yok. Beni bana yansıtmaktan çok, kendini bana yansıtan dış-iç bükey, kırık ayna varoluşlarıyla burada varlar. İçerik olarak aradığım bir şey vardıysa, onun ne olduğunu ben de bilmiyorum. Bir sanat etkinliğinin ya da bu çığlığın sanat etkinliğine dönüştüğü yerin tarifi buralarda aranmamalı. Bu sergiden cebimde, sırtımda taşıdığım bir şeyin kendisini sergileyerek malettim sizlere. Neyin hesaplaşmasını yaşadığımın cümlesini kendime belki de kurmak üzereyim. Gizemi koruyan bir sergi bu, gizemi korumamak adına girişilen her şey de aslında gizemi besler.”

Hiç yorum yok: